30 Aralık 2009 Çarşamba

Hangi Erol?

Profiterol dediğinizi duyar gibiyim :)



Hangisi Evli?

Öğretmen öğrencilere sormuş :
- Ağaçta 7 kuş var. Avcı ateş ediyor, 3 tanesini vuruyor. Ağaçta kaç kuş kaldı ?
Birisi 4 kuş kalır deyince başka bir çocuk hemen atılmış:
- Hayır öğretmenim ateş edince bütün kuşlar uçar, ağaçta hiç kuş kalmaz...
Öğretmen bunun üzerine : - Cevap yanlış ama stilini sevdim, demiş.
Çocuk : - Öğretmenim, ben de bir soru sormak istiyorum. Ellerinde dondurma olan 3 bayan var. Biri dondurmasını yalıyor, öbürü emiyor, diğeri de ısırıyor. Bu bayanlardan hangisi evlidir ? Öğretmen düşünmüş, düşünmüş...
- Emerek yiyen evlidir, demiş.
Çocuk : - Hayır öğretmenim, parmağında alyansı olan evlidir. Ama ben de sizin stilinizi sevdim.

24 Aralık 2009 Perşembe

Kadınlar ve Erkekler

Kadın ile erkeğin hayata bakışı farklılık arzedebiliyor. Saç kesiminden yola çıkılarak iki cins arasındaki algı ve zihin yapıları arasındaki tezatlar gel-gitler genel hatlarıyla çizildi. Konunun üç farklı versiyonu oluşturuldu. İlki Kadın-erkek, ikincisi kadın-kadın üçüncüsü de erkek-erkeğe konuşmalar.
1.Versiyon Kadin / Erkek:
Bir erkeğin hayatı nasıl karartılır?
Kadın: Saçımı kestireyim mi?
Erkek: Olur.
Kadın: Ama kıyamıyorum.
Erkek: Öyleyse kestirme.
Kadın: Canım değişiklik istiyor...
Erkek: O halde kestir.
Kadın: Bana akıl vermeyi bırak, delilere verir gibi.
Erkek: Eğer nasıl hoşuma gittiğini bilmek istiyorsan, sana derim ki uzun saçlı. Bunu biliyorsun.
Kadın: Beni tanıdığında kısaydı.
Erkek: Ve sana tam olarak ne dediğimi hatırlıyorum: 'Ne güzelolurdun uzun saçla'.
Kadın: Ama herkes kesmemi söylüyor.
Erkek: Bu durumda kuaföre git ve bırak uyuyayim lütfen. Bunu senden Allah rızası için istiyorum.
Kadın: Peki nasıl kestireyim? Kat kat mı yoksa perçemli mi?
Erkek: Kat kat.
Kadın: Bana yakışacağını sanmıyorum, çünkü saçım çok düz.
Erkek: Bırak perçemli olsun.
Kadın: Çok yorucu.
Erkek: Yorduğu zaman tekrar kestirirsin.
Kadın: O zaman asla uzatamam.
Erkek: Uzatmak istiyorsan kestirme güzelim.
Kadın: Bana güzelim deme!!!!!!!
Erkek:?!?!?!?!!

2.Versiyon Kadın / Kadın:
1.Kadın: Ah şekerim saçını mı kestirdin? Ne kadar güzel olmuşsun!!!
2.Kadın: Ay sahi mi söylüyorsun? Ben pek emin olamıyorum. Ay çok mu kısa oldu acaba...??
1.Kadın: Amaaan ne alakası var. Benim yüzüm bu kadar geniş olmasa aynı kesimi bende denerdim. Benim şu saçım klasik oldu artik, yeni bir modele hiç cesaret edemiyorum.
2.Kadın: Ay yapma Allah aşkına nesi varmış yüzünün.... Bak şöyle şuralarından kat verdirsen, harika olur!! Benim de boynum uzun olmasa aynı seninki gibi bir model yaptırırdım.
1.Kadın: Ah şekerim sende bir alemsin. Keşke benimde boynum seninki gibi olsa. En azından şu çökük omuzlarımın dikkat çekmesini engellemiş olurdum.
2.Kadın: Ayol sen ne diyorsun?.. Senin gibi omuzları olsun isteyen bir sürü kız var... Giydiğin her şey sana öyle yakışıyor ki.. Birde benim şu kısa kollarıma bak. Omuzlarım seninkiler gibi olsaydı, giydiğim bluzlar üstümde emanet gibi durur muydu? Vır vırvır, dırdırdır...

3.Versiyon Erkek / Erkek:
1.Adam: Saçını mı kestirdin?
2.Adam: Evet
1.Adam: Sıhhatler olsun abi!..
2.Adam: Sağol...

Olay budur !

18 Aralık 2009 Cuma

Dabülü nedir?


Dolmuş Hikayeleri

*Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- şoför bey mübarek bi yerde inebilir miyim?
- şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni...

*Kadın:
- Kızım dur! Ben vereyim benim ki bozuk zaten...
Kızı:
- Aman ne olacak sanki nasılsa benimki de bozulacak, ben vereyim!

*Oğlum bu Eminönü'nden geçer mi?
- Yok teyze biz Taksim'e çıkıyoruz.
- Hah tamam oğlum siz gidin ben gelmeyeceğim.

*Yolcu:
- Abi Heykel'e çıkıyor mu?
şoför:
-Yok abi, yanından geçiyor.

*Arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir:
- Kızım şurdan bir kişi uzatır mısın?
- Ben kız değilim!
- Amaaaan ne bileyim kız mısın dul musun, uzat işte.

*Eve gitmek üzere Bakırköy dolmuşu bekliyordum. Sigaramın kalmadığı aklıma gelince önünde
durduğum Tekel bayiine girecekken minibüs geldi. Apar topar bindim. şoföre parayı uzatıp:
- Bir Monte Carlo' dedim!
Adam birkaç saniye yüzüme bakıp:
- Abi bu Bakırköy'e gider' diye cevap verdi! İşte o an benim ve şoförün bittiği andı.

*- Mükemmel bir yerde inebilir miyim?
Yolcunun kafası karışık sanırım, kendisi de dolmuşdakilerle birlikte güler söylediğine şoför kadını
indirirken:
- Buyrun size layık değil ama!

*Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:
- Müsait bi yerde iner misiniz?
Şoför:
- Niye sen mi kullancan???

*Rumeli-Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e doğru gidiyoruz. Adamın biri Beşiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla:
- Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim?
Bizim şoför olaya hakim:
- Tabi abi ayıp ettin. Al götür senden kıymetli mi...

*İstanbul'dayız... Dolmuşa bindik, dolmuş doldu, tam kalkıcak, elemanın biri açtı kapıyı. İçerde tıkış tıkış oturmuşuz, önde 3 kişi arkada 4 ... Eleman hala bir umut sordu:
- Kaptan, yer var mı?
Şoför de arkasını dönüp cevap verdi:
- Bilmiyorum, üst kata bi bak bakalım...

*Pek dolu olmamasına rağmen minibüs hareket etmek üzereydi. Tam o anda kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse bindi. Birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlardı. Çocuklardan biri şoföre parayı uzattı:
- Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın?

Mütahit :)
















18 Kasım 2009 Çarşamba

8 Numaralı Kutu

Doktorun biri yeni bir muayenehane açmış. Kapıya yazmış:
"Vizite ücreti 100 Dolar. İyileştirmediğimiz hastaya beş mislini geri veriyoruz" Vizite pahalı ama, doktor gerçekten doktor. Her gelen hasta iyileşip gidiyor. Doktorun ünü her geçen gün artıyormuş.

Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı geri alacak ya, kapıyı çalmış:
"Doktor! Ağzımın tadı hiç yok... Öyle kötüyüm ki, hiçbir şeyin tadını alamıyorum" Doktor adama şöyle bir bakmış, hemşireye seslenmiş:
" Hemşire hanım! Sekiz numaralı kutuyu getirin."
Hemşire adama uzatmış kutuyu, adam, bir kaşık içindekinden yemiş ve anında tükürmüş: "Ama Bu bok!!!!!"
Doktor sakin, "Evet! İyileştiniz. Tad alıyorsunuz artık."
Adam, parayı ödemiş sinirleri tepesinde gitmiş. Aradan birkaç ay geçmiş. büyük bir hırsla yeniden kapısına dayanmış doktorun:
"Doktor bey, ben de hafıza kaybı başladı... Herşeyi unutuyorum...!" Doktor, adama şöyle bir bakmış yine, hemşireye dönmüş:
"Kızım, sekiz numaralı kutuyu getirir misin?" demiş. Adam, hemen itiraz etmiş, "Ama, o kutuda bok var!"... Doktor:
"Doğru! Bakın, hafızanız da yerine geldi!...." Adam, ağlamaklı, hırsla ödemiş parayı çıkmış dışarı. Kurmuş da kurmuş intikam planlarını. Birkaç ay sonra:
"Doktor! Ben de iktidarsızlık başladı. Durumum kötü, hiçbir şey yapamıyorum..." Doktor adamı gözüyle şöyle bir inceleyip:
"Hemşire hanım sekiz numaralı kutuyu getirir misin" diye seslenince, adam, tüm hırsıyla, "Sikecem, seni deee sekiz numaralı kutunu da..." diye bağırmış.. Doktor gayet sakin, "Geçmiş olsun! Artık yapabiliyorsunuz!!!!!!!!!"

20 Ekim 2009 Salı

16 Ekim 2009 Cuma

Yaşanmış Hikayeler (3)

10 seneyi aşkın süredir keyifle dinlediğim Nihat'la Sivrisinek programından alınmıştır.
(Alem FM, 89.2, hafta içi hergün 18:25 (cıvarı)- 20:00)

Konu: Romantizm

- Bir adam, çıktığı bayana önce ayrılmak istediğini söyler, sonra ısrar eder. En sonunda, romantizmin zirvesinde olduklarını düşünerek evlenme teklif eder. (kadının yorumu kalas kocam)

- Bir adam eşine ROMANTİK hediye olarak kocaman bir civciv alıp yatak odasına yatağın üstüne koyar. Daha sonra hanım eve gelip yatak odasına girer. Işığı yakmadan önce gördüğünün ne olduğunu anlamayınca çığlık çığlığa ve çarpıntıyla
dışarı çıkar. (Romantik hediye:))

- Bir adam karısına özel bir gecelerinde gel seni yemeğe götüreyim der. Daha sonra kadını alıp akşam yemeği için iftar çadırına giderler. (sonrasını siz düşünün)

- Bir adam eşinin çok istediği saten geceliği satın alır. Ancak 5 yıl geçmiş olmasına rağmen kadın daha giymemiştir.

- Çok titiz bir kadına kocası özel bir günlerinde evin girişine güller döker. Kadın eve girip gülleri görünce "kim toplayacak bu gülleri?" diye kocasını fırçalar.

Akıl Karıştırma

Arkadaşları, Temel'e uyuzluk olsun diye sormuşlar :
-"Bir homoseksüelin aklını nasıl karıştırırsın ?.."
Temel, uzun süre düşünmüş ve :
-"58 rakkamıyla..." demiş.
-"O da ne demek, hiç bi şey anlamadık !.." demişler.
Temel : -" Bak nasıl aklınız karıştı, sizi gidi inbeler siziiii..."

1 Ekim 2009 Perşembe

Yaşanmış Hikayeler (2)

10 seneyi aşkın süredir keyifle dinlediğim Nihat'la Sivrisinek programından alınmıştır.
(Alem FM, 89.2, hafta içi hergün 18:25 (cıvarı)- 20:00)

Nihat ve Sivrisinek program başında bir konu seçiyorlar. Daha sonra dinleyiciler mesajlarıyla programa başından geçenleri yazıyorlar.

Geçenlerde yine bir konu ve katılımcı mesajları son derece eğlenceli...

Konu: DALGINLIK

Dinleyici mesajları:
- Birgün yakınım arabasına atlayıp Ankara'ya gidiyor. Sonra arabayla geldiğini unutup uçakla dönüyor. Asıl bomba otoparkta! Arabam nerede diye havaalanı otoparkını ayağa kaldırıyor ama nafile :)

-Birgün o kadar dalgınım ki kirli çamaşırlarımı klozeti açıp içine attım.

-Bir arkadaşım işyerinde çalışırken sigara aldırmaya birini gönderecekmiş. Bir elinde para diğer elinde bitmiş sigara paketi. Arkadaşım bitmiş sigara paketini elemana vermiş, parayı da sobaya atmış.

-Nihat kendisi anlatıyor: Birgün havalimanı otoparkında bir arkadaşı parketmiş. Daha sonra nereye parkettiğini unutunca beraber 45 dakika araba aramışlar.

Yaşanmış Hikayeler (1)

Biri tarafından yaşanmış bir hikayedir!

Trafikteyim.
Kırmızı ışıkta dururken yandaki kalabalığı fark ediyorum.
Bir polis otosu ve kalabalığın ortasında bir genç elini kolunu sallayarak konuşuyor. Kulak kesilip durumu kavramaya çalışıyorum. Çocuk yayalara kırmızı yanarken karşıdan karşıya geçmiş, tabii bunu gören polis ceza yazıyor.
Çocuk, "Herkes geçiyordu ben de geçtim" gibilerinden kendini savunuyor.
Polis umursamaz bir tavırla ekip arabasına giderken, yaşlı bir teyze çocuğa bağırıyor "Kaç oğlum kaç! G.tünde plakan mı var?!"

23 Eylül 2009 Çarşamba

İŞTE ERKEKLERİN BİRER MELEK OLDUĞUNUN KANITI... ;)

Bir gün ormancının biri dalları nehrin üzerine sarkan ağacın dallarını keserken baltasını suya düşürür "Aman Tanrım!" diye bağırdığında bir peri belirir ve "Ne diye bağırıyorsun?" der.
Ormancı baltasını suya düşürdüğünü ve yaşamını sürdürebilmek için o baltaya
ihtiyacı olduğunu söyler.
Peri suya dalar ve elinde bir altın balta ile tekrar belirir.
''Baltan bu muydu ?" diye sorar.
Ormancı "hayır" diye cevaplar.
Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde gümüş bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. "Baltan bu muydu?"
Ormancı yine "hayır" diye cevaplar.
Peri suya tekrar dalar ve bu sefer elinde demir bir balta ile tekrar belirir ve yine sorar. "Baltan bu muydu?"
Ormancı "evet" der.
Ormancının dürüstlüğü perinin çok hoşuna gider ve baltaların üçünü de kendisine verir.
Ormancı mutlu bir şekilde evine döner.
Bir zaman sonra ormancı eşiyle birlikte nehir boyunca yürürken karısı suya düşer.
Ormancı "Aman Tanrım!" diye bağırır.
Peri yine belirir ve sorar: "Ne diye bağırıyorsun ?"
Ormancı "Karım suya düştü." der.
Peri suya dalar ve Jennifer Lopez ile birlikte geri döner.
"Senin karın bu mu?" diye sorar.
Ormancı "evet" der.
Peri sinirlenmiştir, "Yalan söylüyorsun, gerçek bu değil"der.
Ormancı "özür dilerim peri, ortada bir yanlış anlaşılma sözkonusu.
Eğer Jennifer Lopez için hayır deseydim bu sefer Catherine Zeta-Jones
ile geri dönecektin, ona da hayır deseydim karımla dönecek ve her
üçünü de bana verecektin.
Ben fakir bir adamım ve üç karımın sorumluluğunu taşıyabilecek
durumda değilim. Jennifer Lopez'e evet dememin sebebi budur.."
Bu hikâyeden alınacak ders: Ne zaman bir erkek yalan söylüyorsa
bunun iyi ve saygın bir nedeni vardır ve bu başkalarının yararı içindir.
Kendileri için bir şey istiyorlarsa ......

14 Eylül 2009 Pazartesi

Ceza

Temel, kahveden çıkınca kapının önünde bir saatlik bir gecikme için park cezası yazan trafik polisiyle burun buruna gelmiş.
-Yazma şu cezayı memur bey, demiş.
Polis onu hiç umursamadan cezayı yazmaya devam edince onun bir "İşgüzar" olduğunu söylemiş. Polis Temel'e şöyle bir bakıp; "Aşınmış lastikler" için ikinci bir ceza makbuzunu yazmaya başlamış. Temel, ne kadar ceza yazarsa yazsın, ona vız geleceğini söyleyince polis ilk iki ceza makbuzunu arabanın sileceği altına sıkıştırıp üçüncü makbuza başlamış. Bu sürtüşme 20 dakika kadar sürmüş, polis ceza üzerine ceza yazmış. Temel hiiiiiiiç oralı olmamış. Yürümüş, karşı kaldırımda park ettiği arabasına binip, sürmüş gitmiş....

11 Eylül 2009 Cuma

Camcı

Kadının evinde cam kırılmıştı, camcıyı aradı ve siparişi verdi, yarım saat sonra zil çaldı. Kadın megafondan seslendi:
-Kim o ?
-Camcı be ya..
Kadın kapıyı açtı ve camın takılacağı yeri gösterdi. Beş dakika sonra yine zil çaldı.
-Kim o ?
-Camcı be ya..
Kadın:
-Yanlışlık var, az önce bir camcı gelmişti ?!..
-Düştük be ya....

10 Eylül 2009 Perşembe

Evlenmeden...

- Evlenmeden olmaz Erhan
- O zaman evlenince ara beni...

9 Eylül 2009 Çarşamba

TV

Genç ve güzel sarışın, alışveriş merkezinin beyaz eşya reyonuna girer ve satıcıya sorar:
-Şu küçük televizyonu almayı düşünüyorum, fiyatı nedir?
-Kusura bakmayın hanımefendi sarışınlara satış yapmıyoruz!
Genç kadın sinirlenir, evine gider, saçının rengini değiştirir ve ertesi gün mağazaya geri gelir, aynı satıcıya yaklaşır ve:
-Şu küçük televizyonu satın almak istiyorum, der.
-Kusura bakmayın hanımefendi sarışınlara satış yapmıyoruz!!!!
Kadın iyice sinirlenmiştir, soluğu bir kuaförde alır. Bu defa köklü bir değişiklik yapar, hatta makyajından, göz rengine o tam bir esmer bombadır artık.. Ertesi gün, aynı mağazaya gider, aynı satıcının yanındadir:
-Şu küçük sevimli beyaz renkli televizyon ne kadar?
-Kusura bakmayın hanımefendi, sarışınlara satış yapmıyoruz
-İnanmıyorum, nasıl anladınız sarışın olduğumu, üç gündür kendimi esmere çevirmek için yapmadığım kalmadı!
-Hanımefendi 3 gündür satın almaya çalıştığınız şey mikrodalga fırın!

8 Eylül 2009 Salı

İletişim

Rus fizikçiler yerin 100 metre altında bakır tel bulduklarını, bunun ise atalarının bundan 1000 yıl öncesinde telefon şebekelerinin olduğunu kanıtladığını duyurdular.
Bu olaydan 1 hafta sonra Amerikan gazetelerinde ilginç bir manşet!
Amerikan bilim adamları yerin 200 metre altında 2000 yıl öncesine ait fiber optik hatlar bulduklarını, bunun ise, Amerikan toplumunun Ruslardan 1000 yıl öncesinde gelişmiş dijital haberleşme sistemleri olduğunu söylediler.
Bir hafta geçmeden Türk gazetelerinde yeni bir manşet!

Türk bilim adamları yerin 500 metre altına kadar kazdıklarını ve hiçbirşey bulamadıklarını, bunun ise atalarının 5000 yıl öncesinde kablosuz (wireless)iletişim sistemlerini kullandıklarını söylediler...

7 Eylül 2009 Pazartesi

Dövüş Teknikleri

Japonun biri Rize'de bir kahveye girmiş ve herkese kafa tutmuş:
- Var mı aranızda delikanlı, varsa çıksın dışarı!
Tahmin edeceğiniz üzere Temel kapıya doğru yürümüş.
- Çıkıyorum ulan, görelim bakalım erkekliğini!
Birkaç dakika sonra Temel ağzı burnu dağılmış kahveye geri dönmüş.
Peşinden de Japon kasılarak içeri girmiş. Temel'i gösterek söylenmiş:
- Ona ejderin kuyruk sallamasıyla vurdum..
Ertesi gün Japon yine gelmiş. Yine meydan okuma.
Yine Temel'den rest. Ve birkaç dakika sonra kapıda yine ağzı
burnu dagılmış bir Temel! Ve peşinden kasılarak yaptığı oyunu açıklayan Japon:
- Ona ejderin yakasusi tekniğiyle vurdum.

Ertesi gün yine aynı hikaye:
Dayak yemekten ayakta duramaz hale gelmiş Temel ve hergün değişik bir stil
kullanan Japon:
- ona ejderin kimanto tekniğiyle vurdum.

Ve bir sonraki gün Japon yine kahveye gelip, yine herkese kafa tutmuş.
Japon'
un restini gören yine Temel olmuş.
Birkaç dakika sonra herkes surati dağılmış bir Temel beklerken bu defa Japon her tarafı kanlar içinde kapıda belirmiş!
Temel de hemen arkasından gelmiş, Japon'u gösterek gülümsemiş:
- Ona Toyota'nın krikosuyla vurdum...

4 Eylül 2009 Cuma

Otobüs & Dolmuş Hikayeleri

* Sahil yolundan Bostancı istikametinde gitmekte olan dolmuşa yaşlı bir bayan biner. Bayan tam bir eski İstanbul hanımefendisidir. Gerek giyimi, gerek oturuşu, gerek konuşmasındaki kibarlık ile çevresindekilerin saygı ve ilgisini çeker. Teyzemiz gitmek istedigi yer icin parayi uzatır:
-Pardon beyfendi, rahatsız ediyorum ama şuradan bir Suadiye uzatırsanız çok memnun olurum.
-Tabii hanfendi, ne rahatsızlığı ...

Para şoföre uzatılır ve yolculuk devam eder. Yaşlı ve kibar teyzemizin kibarlığı, şık giyimi ve güler yüzü diğer yolcuların içini ısıtmıştır adeta ...
Suadiye'ye gelindiğinde teyzemiz inmek ister ve bunu şoföre yine o kibarlığı ile bildirir:
-Pardon şoför bey, mümkünse müsait bir yerde indirir misiniz?
Şoför sağa yanaşır ve kapıyı acar fakat araç hala yavaşça hareket halindedir ... Teyzemiz yaşlı olması nedeniyle inemez ve dolmuşun tamamen durmasını bekler. Fakat şoför acelesi varmışçasına yavaşça ilerlemekte ve bayanın inmesini beklemektedir. Dolmuşun bir türlü tamamen durmamasına kızan kibar teyzemiz şoföre seslenir:
-Ulan pe...nk paraşütle mi inicez!

* Yolcu:
-Mükemmel bir yerde inebilir miyim? (yolcunun kafası karşık sanırım, kendisi de dolmuştakilerle güler söylediğine)
Şöför kadını indirirken:
-Buyrun size layık değil ama!

* Yolcu müsait bir yerde inmek ister ama dili sürçer;
- Müsait bi yerde iner misiniz?

Şoför :
-Niye sen mi kullancan...

*Rumeli-Hisarüstü otobüsüyle Taksim'e doğru gidiyoruz. Adamın biri Besiktaş dolaylarında gayet aceleci bir tavırla:
-Kaptan orta kapıyı rica edebilir miyim??
Bizim şoför olaya hakim:
-Tabi abi ayıp ettin. Al götür. Senden kıymetli mi?

* (Mekan bornova-evka 4 otobüsü / izmir) otobüs tıklım tıklımdır ve arka kapıya kadar ilerlemek imkansızdır. Şoförün insafına sığınıp ön kapıdan inmeye teşebbüs eder bir teyze...
- Şöför bey ön kapıyı açar mısınız?
- Niye hava mı alcaanız?

* Ankarada otobüslerin kartlı değil biletli olduğu bir dönem. Otobüse bir adam biner ... Utangaç, sıkılgan bir tavırla şoföre;
- Afedersiniz şoför bey biletim yok, acaba ineceğim duraktan alabilir miyim?
Şöför:- Istersen yolculara bir sor...
Adam: - Afedersiniz yolcular biletim yok, acaba inceğim duraktan alabilir miyim?!!


* Arkadaki kadın öndeki baya:
-1 kişi, şoföre uzatırmısınız?
-Kendiniz versenize! Yoksa aranız bozuk mu?

*Şimdi adamın tekine telefon geliyor belediye otobüsünde.. Adam açıyor telefonu konuşmaya başlıyor karşısındakiyle.... otobüste cep telefonu yasak maLum.. Şoför adamı uyarıyor.
-Beyfendi cep telefonuyla konuşmak yasak.!!
Bunu duyan adam telefondaki adama;
-Kemal benim konuşmam yasakmış.. Sen devam et ben seni dinliyom.. der.. tabi biz dumur..

*Bir okul arkadaşım okulumuza gelmek için köy otobüsüne biner (bizim okul
Balıkesır'e 15 km. mesafede olup köy otobüslerinden ve susurluk dolmuşlarından başka ulaşım aracı yoktur.) geçer en arkaya oturur..
Otobüs hareket etmeden bir dakika kadar önce arkadaşın tam ayaklarının dibine bi çuval konur bizim eleman içinde hayvanlar için yem falan var zanneder...
Otobüs 10 km. kadar gittikten sonra sağlam bi viraja girer ve çuval kapının
ordaki merdiven boşluğuna düşer (hemde baya sert) ve çuvaldan ses gelir:
-meeee
-???

*Kızı okuldan aldım, Kadıköy'e ineceğiz köşeye kız geçti bende yanına. Benim yanıma ortaokula falan giden bir çocuk bindi. Ardından baya bir gittik çocuğun kafa omzuma düştü, hadi neyse... Ardından Kadıköy'e yaklaşıyoruz çocuk altıyol demiş parayı verirken şoför uyandır dedi. Çocuğu dürttüm çocuk aynen böyle
kafayı kaldırdı yanağımdan öptü .. "Geldik mi anne" dedi.

İzmir'de yaşanmış bir olaydır diyorlar.
Yaşlı bir amca otobüse biner elinde bastonuyla. Önlerden kimse yer vermez.
Arkaya doğru sinirlenerek ve bastonunu yere vurarak ilerler. Arkada genç bir çocuk:
"Amca keşke bastonun altına lastik taksaydın. Bizde rahatsız olmazdık" diyor.
Amcada lafı koyuyor:
"Senin babanda seni yapmadan önce lastik taksaydı şimdi de biz rahatsız olmazdık!"
Herhalde çocuk atmıştır otobüsten kendini!

3 Eylül 2009 Perşembe

Loto


Peki ya bunu tanıyabildiniz mi?


Bakalım bu markayı biliyormusunuz?


CD


Bluetooth


Kahverengi Pantolon

Günün birinde açık denizlerde yol alırken, gözcü seslenmiş direğin tepesinden, "heyyoooo, uzakta bir korsan gemisi göründüüüüü..." Bunun üzerine tüm mürettebat dehşet içinde sağa sola koşuşturmaya başlamış. Kaptan Bravo sakin bir sesle yardımcısına seslenmiş,"bana kırmızı gömleğimi getirin."Yardımcı derhal kaptanın kırmızı gömleğini getirmiş... Bravo gömleği giyerken adamlarını savaş düzenine sokmuş ve korsanları yenmiş...Daha sonra, gözcü bu kez bir değil, iki korsan gemisini tespit etmiş uzaklarda...Kaptan Bravo bu kez de kırmızı gömleğini istemiş ve yine korsanları duman etmiş. O akşam, bütün mürettebat güvertede oturmuş, o günkü zaferi konuşurken, adamlardan biri kaptana sormuş:"Kaptanım, niye savaştan önce kırmızı gömleğinizi istiyorsunuz, çok merak ettik de, bağışlayın sormakla bir kusur ediyorsam..." Bravo soruyu cevaplamış: "Şundan istiyorum evladım... Eğer saldırı sırasında yaralanırsam kırmızı gömlek akan kanımı belli etmez, böylelikle siz de korkusuzca düşmanlarımıza direnmeyi sürdürürsünüz." Ortalığı bir sessizlik kaplamiş, sadece denizin şıpırtısı ve rüzgarın yelkenlere dokunuşu duyuluyormuş... Adamların yürekleri kaptanlarının cesaretine duydukları hayranlıkla güm be de güm atıyormuş... Şafak sökerken gözcü bu kez bir değil, iki değil, ama tam ON korsan gemisinin yaklaşmakta olduğunu tespit etmiş. Mürettebat kutsayıcı bir sessizlikle kaptanlarına bakarak, onun o artık alışılagelen kırmızı gömlek talebinde bulunmasını beklemeye başlamışlar.Kaptan Bravo çelik gibi gözleriyle gemisine yaklaşan korsan filosuna bakmiş, sonra korkusuzca adamlarına dönmüş ve sakin bir sesle bağırmış:"Kahverengi pantolonumu getirin bana!"

2 Eylül 2009 Çarşamba

Kadın seven yok mu?

Adamın biri bara gidip barmenden votka istemiş
-çabuk bana 8 tane votka getir, hepsini bir kerede getir!
barmen getirmiş ve adam hepsini bir kerede içince barmen sormuş:
- hayırdır birader...
-sorma yaa ... erkek kardeşim bir homoseksüelmiş
-yaaa vah vah ...
ertesi akşam adam yine gelmiş aynı sinirle
-çabuk bana 8 tane votka getir, hepsini bir kerede getir!
barmen getirmiş ve yine sormuş
-bu sefer ne oldu?
-sorma birader meğer abim de homoymuş
-yapma bee ...
Ve üçüncü akşam adam yine gelmiş ve aynı diyalog başlamıs
-çabuk bana 8 tane votka getir,hepsini bir kerede getir!

barmen getirmis
-ya birader sizin ailede de hiç mi kadin seven yok yaa ...
-evet var, karım!

31 Ağustos 2009 Pazartesi

Küçük espiri kutusu

-Almanya'da Almanlar yaşıyorsa, Sakarya'da sakarlar mı yaşar ?

-File çorap aldım.
Fil’e niye aldın ? Kendine alsaydın ya..

-Abi sana Sıla'nın selamı var.
-Hangi Sıla?
-Gayri Safi Milli HaSıla


-Taşımasuyla neden değirmen dönmez?
-Çünkü Taşımasu bir Japon kızıdır; Peki Taşımasu annesinden nasıl su ister?
-Mataramasuko.

-Bankacı fil neden hapise girmiş?
-Bankayı hortumladığı için.

-Ya, kızın biri kitap okurken ölmüş.
-Neden ?

-Satırbaşına gelmiş.

-Fransız ihtilali neye karşı yapılmıştır?
-Sabaha karşı

-Küçük su birikintisine ne denir?
- Su'cuk

Yerin kulağı vardır, benim de kulağım var..
O zaman ben yer miyim?
Yemem..


-Sen o çeteyi tanıyor musun?
-Hangi çeteyi?
-Peçeteyi.

-John Wayne'in ebesi kimdir?
-Ebeveyn.

-Gözlüklerin numaralı mı?
-Yok kale arkası...

-Cin Ali mavi mürekkebe düşerse n’olur?
-Blue Jean

-Çok makbule geçti,
şimdi de Ayşe geçiyor.

-Yangın dolabını açmışlar n’olmuş ?
-Yang çok kızmış!

-Ali’nin selamı var.
-Hangi Ali?
-Şehirlerarası Otobüs Termin-ali

-Erkek ata ne denir?
-Bayat

-Yıkanan Ton'a ne denir?
-Washington

-Kral tahta çıkınca ne yapmış?
-Tahtayı yerine takmış.

-Adamın biri yüzme bilmiyormuş, denize düşmüş, fakat bir şey olmamış.
-Neden?
-Adamın tipi kayıkmış.

-Örümcek adam ağ atamıyormuş..
-Neden?

-Çünkü ağ bağlantısı kopmuş.

-IV.Murat neden intihar etmiş?
-İlk üçe giremediği için.

-77’yi neden bugüne kadar kimse ayıramamış?

-Seven'leri ayırmak günah da ondan

-Hangi pansiyonda kalınmaz?
-Süspansiyon.

-Sana bir kıllık yapayım, içine kıllarını koyarsın.

-Sen şimdi terlemişsindir, ben sana bir terlik getireyim en iyisi.

-Boşluktaki file ne denir?
-Fil in the blanks.